Onikişubat ilçesine bağlı Döngel Mahallesi’ndeki mağarada 2007’den bu yana devam eden kazılarda 4. mezara ulaşıldı.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Direkli Mağarası Kazı Başkanı Doç. Dr. Cevdet Merih Erek, AA muhabirine, mezarlardan ilkini 2009, ikincisini 2019, üçüncüsünü 2023 kazı sezonunda bulduklarını anlattı.
Erek, bu yılki kazılarda 11’inci arkeolojik seviyede olduklarına işaret ederek, buldukları mezarın 14 bin 500 yıl öncesine ait olduğunu değerlendirdiklerini ifade etti.
“OVAL BİÇİMDE OLURLAR”
Mezarın, fiziksel olarak daha önce bulunan üç mezardan farklı olduğuna dikkati çeken Erek, şu bilgileri verdi:
“Kazı alanında, bu seneki kazılarda da mezar alanı olarak değerlendirdiğimiz kısımda, net bir şekilde daha evvelden hiç görmemiş olduğunuz, köşegenli bir dikdörtgen yapıda bir mezar yerinin düzenlendiğini gördük. Mezarın yaklaşık 14 bin 500 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu düşünüyoruz. Henüz karbon yaşımız yok ama daha önce kazı yaptığımız tabakalarda Karbon 14 analizlerine göre 12 bin 540 yıl öncesine ulaşmıştık. Yaklaşık 2 bin senelik bir süreci bu kazı yaptığımız yere indirdiğimizi düşündüğümüz için böyle bir tarih söylüyoruz. Bu aşağı yukarı bir tarihtir. O dönem insanlar cenin pozisyonunda gömüldükleri için genellikle mezarlar yuvarlak ve oval biçimde olurlar. Buna uygun olarak yapılırlar. Bu sene saptamış olduğumuz mezar, dikdörtgen biçimli. Hoker biçimli bir gömü değil sırt üstü yatırılmış, doğrusal dediğimiz bir gömü biçimiyle yapılmış. Etrafı dikdörtgen taşlarla 90 derecelik açılarla bu taşların dizilimiyle gerçekleştirilmiş. Kendi dönemi içerisinde yani MÖ 13-12 bin 500 aralığında bu tür dikdörtgen yapılı kayalardan taşlardan yapılmış bir mezara çok rastlanılmamakta. Genellikle hoker dediğimiz cenin pozisyonundaki mezarları görmek mümkün.”
“MİLİMETRİK KAZI YAPILIYOR”
Kültürlerin açığa çıkarılmasını sağlayan en önemli malzemelerin geçiş aşamalarındaki değişimlerin varlığı olduğunu aktaran Erek, şunları kaydetti:
“Arkadaşlarımız kazı yaparken çok titiz ve dikkatli yapmak durumundalar. Yani neredeyse milimetrik bir kazı yaparak aşağı inerler. Sürekli ölçüm yaparlar. Bu ölçümlerde açığa çıkacak her türlü arkeolojik materyal olduğu yerde bırakılır ve bunlar hem fotoğraflanır hem çizilir ve X, Y, Z koordinatları, kuzey güney ve batıya ve doğuya doğru olan koordinatları alınıp nokta yerleri sabitlenir. Bu da tabii gelecek nesillere bizim bulduğumuz her materyali sağlam birer kanıt olarak bırakmamızı sağlıyor. Böylece bu seneki önemli verilerden bir tanesine çok daha erken olmasına rağmen ulaşmış bulunmaktayız.”